Etiket arşivi: Özal dönemi Demirel dönemi Çiller dönemi

AKP’NİN CHP HAKKINDAKİ BÜYÜK YALANLARINA TOKAT GİBİ CEVAPLAR BÖLÜM-2

AKP’nin CHP hakkında yıllardır şehir efsanelerine çevirdiği Kara Propagandalarına verdiğimiz cevapların ilk kısmı çok büyük bir ilgi gördü.
Sosyal medyada yazımızı okuyan dostların talepleri üzerine 2. kısmı ile devam ediyoruz.

– 2. Dünya Savaşı’nda yıkılan Almanya ve Japonya yeniden kuruldu, Türkiye CHP yüzünden kalkınamadı.
– CHP, 90 yıldır ne yaptı?
– İşbankası CHP’nindir. CHP çok zengin bir partidir.
– CHP Cami yıktı.
– İnönü paraların üstünden Atatürk resmini kaldırdı kendi resmini bastı.
– Atatürk dönemi Demokrasi yoktu.

Yazımızın ilk bölümüne AKPli dostlardan bazı tepkiler geldi. Bu tepkiler 2 konuda yoğunlaşıyor.
1 ) İnönü döneminde İngiltere’de, Almanya’da Amerika’da savaş yüzünden kuyruklar karneler olsa da, Türkiye savaşa girmediği için bu kuyrukların ve karnelerin Türkiye’de olmaması gerekir.

2) 2. Dünya Savaşı ne kadar kanlı ve yıkıcı geçse de, o dönemde büyük yıkım yaşayan Almanya ve Japonya 2.Dünya Savaşının bitimiyle kendilerini tekrar inşa ettiler. Biz CHP yüzünden gelişemedik.

1. tepkiyi ayrı bir bölümde işlemeye karar verdik. TIKLAYINIZ
2. tepkideki hususu ise önceden işlemeye karar verdiğimiz için bu yazının içinde ele alıyoruz.

KARA PROPAGANDA 1 : ” 2.DÜNYA SAVASI’NDA JAPONYA’DA VE ALMANYA’DA TAŞ TAŞ ÜSTÜNDE KALMAMASINA RAĞMEN BU ÜLKELER SAVAŞ SONRASI GELİŞTİ; TÜRKİYE CHP YÜZÜNDEN GELİŞMEDİ”

Bu yalanı çürütmek için sadece yakın tarihi biraz bilmek yeterlidir.

1.yazıda da belirttiğimiz gibi dünya tarihinin gelmiş geçmiş en kanlı savaşından ülkeyi kurtararak, yüzbinlerce insanın ölmesini, sakat kalmasını belki de ülke bağımsızlığının kaybedilmesini önleyen CHP’dir.

CHP’nin ülke için kuruluş dönemi sayılan Tek Parti dönemini de sayarsanız bugüne kadar iktidarda yaklaşık 34 yıllık bir geçmişi vardır. Bunun 27 yılı Tek Parti dönemi, geriye kalan 7 yılı ise koalisyonlu ya da dışarıdan destekli dönemlerdir.

Sağ Partiler’in AKP öncesine kadar iktidar dönemleri yaklaşık 49 yıldır. AKP ile birlikte bu dönem 61 yıla çıkmaktadır.

Görüldüğü gibi ülke yönetimine genellikle hakim olan iktidar CHP değil, AKP’nin türevlerinden geldiği DP, AP, DYP, ANAP gibi partilerdir.

Bu olguyu AKPliler’in sık sık atıfta bulunduğu 2. Dünya Savaşı sonrasında Almanya’nın ve Japonya’nın tekrar kurulup genişlediği dönemlere özel olarak indirgeyip incelersek daha kritik bir tablo ortaya çıkmaktadır.

2.Dünya Savaşı 1945’te bitmiştir. 1950’ye kadar CHP Tek parti iktidarı mevcuttur. 1950’den yani bu 2 ülkenin yeniden inşa edildiği günden AKP öncesine kadar CHP ülkeyi koalisyonlarda dahil 12 yıl, Sağ partiler 49 yıl yönetmiştir.

Bu kıyaslama ve mantık ile yaklaşırsak, Japonya ve Almanya’nın yeniden kurulduğu, Türkiye’nin gelişemediği dönemlerle ilgili yargılayıcı soruyu AKPliler’in değil, CHPlilerin sorması en büyük haklarıdır.

Sorabiliriz…

Almanya’nın ve Japonya’nın kendini yeniden inşa ettiği yıllarda iktidarda Demokrat Parti, AP, ANAP,DYP olarak hep siz vardınız.
Ülkeyi niye geliştirip kalkındıramadınız?

Ama sormuyoruz…

Çünkü olayları Erdoğan gibi politik fırsatçılıkla, populizmle ve kara propagandacilikla değil, ekonomi ve tarih biliminin bulgularıyla ele alıyoruz.
CHP olarak sorumlulugumuz, toplumsal verileri gundelik popülizme ve slogancılığa kurban etmeden bilimsel dogrulukla insanlara anlatmaktir.
Japonya, Sanayi Devrimi’nin 1800ler’in ortasında Meji dönemi ile yakalamıştır. Doğu’da Sanayi Devrimi’ni ilk yakalayan ülkedir.

1800ler’deki Meji Dönemi ile sanayide büyük bir atılım yapan Japonya o yıllarda kendi gemilerini, denizaltılarını, savaş uçaklarını üretmeye başlamış, üretemediklerini satın alabilecek güce erişmiştir.
Bugün Japon araba ve elektronik devi olarak bildiğimiz bir çok marka o yıllarda savaş araç gereçleri ve silahları üreten markalardır. Japonya 2. Dünya savaşı’nda yenilip orduları lağvedilince bu şirketler araba ve eletronik üreten şirketlere dönüştürülmüşlerdir.

Japonya, 2. Dünya öncesinde Kore, Çin, Myanmar, Filipinler ve daha birçok Pasifik ülkesini işgal ederek bölgesel büyük bir kolonyel güç kurmuştur.

JAPONYA’NIN 2. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ PASIFIK’TE ULAŞTIĞI KOLONYAL GÜÇ 

Japanese_Empire2

Almanya’da 2. Dünya savaşı büyük bir sanayi devrimi evresinden geçmiş, dev bir silah sanayi kurmuştur. Alman tankları o dönemin en üstün tanklarıdır.

2.Dünya savaşı gibi büyük bölgesel ve kıtasal savaşları bu 2 ülke o dönem dünyadaki en son model uçaklarla, gemilerle, denizaltılarıyla, füzelerle, bombalarla yapmıştır.

Hem Almanya hem Japonya dünya devleri olarak bu savaşı gerçekleştirmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasındaki en büyük etken Sanayi Devrimi’ni ıskalamasıdır. Sanayi Devrimi’nin anavatanı İngiltere, buharlı gemilerle Amerika Kıtasından Avustralya’ya kadar büyük bir imparatorluk kurmuştur. Daha sonra Sanayi devrimini yakalayan Almanya ve Japonya ile dünya üzerinde Pazar savaşları başlamıştır.

Kendi aralarında savaşan bu ülkeler o dönem sanayinin, üretimin ve son model teknolojinin mimarlarıdır.

2. Dünya Savaşı bittiği zaman yıkıma uğrayan Japonya ve Almanya’ya ABD büyük krediler vererek ekonomilerini yeniden inşa etmiştir.

Sanayi üretimini ve tekniğini bilen bu iki ülke için kendini yeniden inşa etmek zor olmamıştır.

Başka bir deyişle, savaş bitiminde bir Alman ya da Japon fabrikasına dönmüş, savaş ihtimali kalktığı için terhis olan Türk askeri tekrar tarlasına, bahçesine, köyüne dönmüştür.

Aradaki iktisadi ve sosyolojik fark çok büyüktür.

O dönemin sosyolojik ve iktisadi arka planını bilen birisi için ” Japonya, Almanya kalkındı, Türkiye niye kalkınamadı ” sorusu gülünç bir sorudur.

Böyle bir soru herhangi bir nedenle kabul edilebilse bile, cevabı vermesi gereken Sag partilerin siyasi mirasını taşıdığını gururla söyleyen AKPliler’dir.

KARA PROPAGANDA 2 : ” CHP 90 YILDIR NE YAPTI? “

Bu soruyu durmadan yineleyen AKPli dostlar’a şu soruyu sormak istiyoruz.

” AKP öncesi siz neredeydiniz?

Başka bir ulkede mi yaşıyordunuz?

AKP’nin bugün ” Siyasi mirasçısıyım.” dediği DP’yi, onun mirasçısı AP’yi – DYP’yi ve ANAP’ı sizler seçip uzun yıllar iktidara getirmediniz mi?

” 90 yıldır CHP ne yaptı? ” dediğiniz dönemin büyük çoğunluğu sizlerin durmadan tabelasını değiştirdiğiniz Sağ Parti iktidarları döneminde geçmiştir.

CHP, kurulduğundan beri büyük bir çınar gibi durmaktadır.

Sağ partiler hileli iflas eden patronların yeni tabelalarla kurduğu şirketlere benzemektedir.
Geçmiş olarak sadece tabelayı astıkları güne sahip çıkmakta, daha önceden destekledikleri ya da bizzat içinde yer aldıkları Sağ partilerin enkazlarını ” 90 yıldır ne yaptı? ” diyerek CHP’ye mal etmektedirler.

Çok ilginç..

DP’nin, ANAP’ın siyasi miraslarına sahip çıkıp sorumluluklarını kabul etmemek ve başarısız politikalarını CHP’ye mal etmek !!!

Ozal’ın yaptığı barajı sahipleniyorsaniz, ülkeye büyük zarar veren ” Hayali ihracatları ” ile de yüzünüzün kızarması gerekmez mi?

Her 10 – 15 yılda bir parti kurup, ” Kutsallık” ya da ” Mağduriyet ” hikayeleriyle iktidara gelip, altına imza attığınız büyük yolsuzluklarla ve vurgunlarla yüzleşmekten tabela degistirmeyle kurtulamazsınız.

AKP öncesi dönemlerde de Menderes, Demirel, Özal, Çiller, M.Yılmaz olarak iktidara gelenler sizlerin desteklediği partiler değil miydi?

merkezsag

Bir soru(n) daha…

Demirel’in, o dönemki Muhafazakar gazetelerinizde takkeyle, tespihle resmini çizip 30 yıl ” Baba ” diye omuzlarda taşıdınız. Bugün ” babanıza ” küfür ediyorsunuz. Ancak bu sizin o dönemlerden sorumlu olmanızı ortadan kaldırıyor mu?

KARA PROPAGANDA 3 : ” İŞBANKASI CHP’NİNDİR. CHP ÇOK ZENGİN BİR PARTİDİR. “

İş Bankası kesinlikle CHP’nin değildir.

isbankasi

İktisatçı Uzman Güngör Uras’ın bu yazısının devamı için TIKLAYINIZ

Bunun da hiçbir gerçekliği olmayan büyük bir yalan olduğu belgeleriyle ortadadır. CHP’nin bir bankası yoktur, ancak AKP’nin bütün Kamu bankalarını çiftlik gibi yönetip, büyük kredi usulsüzlükleri yaptığı artık saklanamayacak bir gerçekliktir.

CHP ile İş Bankası arasında olmayan gelir ilişkisi üzerinde şehir efsaneleri yaratmak yerine AKPli dostlar’a Başbakan’ın Ekonomi Danışmanı Yiğit Bulut’un AKP’yi ateşli bir şekilde savunduğu bir dönemde yazdığı Türk bankacılığının ne hale getirildiğinin itiraf eden bu yazıyı okumayı öneriyoruz

yb

Yazının Devamı İçin TIKLAYINIZ

Bankadan hiçbir geliri olmayan CHP ile uğraşmak, yerine Faiz lobisi ile mücadele ediyorum yalanı ile halkı kandırıp mevcut bankaları hiçbir hükümetin geçmişte cesaret edemediği bir sekilde  Faiz Lobisi’ne peşkeş çeken ve elinde kalanını da kurduğu soygun hanedanlığı ile hortumlayan AKP’nin yarattığı acı gerçeklerle yüzleşmelisiniz.

KARA PROPAGANDA 4 : CHP  CAMİ YIKTI

Bu sadece AKP döneminde değil, ondan önceki Sağ iktidarlar ve çevreler tarafından onlarca yıldır istismar edilen, kentlerden köylere kuşaklar boyu yayılan bir efsanedir.

CHP zamanındaki Cami yıkma hikayelerinden, Menderes’in yıktığı ya da sattığı camilerden, Padişah Vahdettin’in Fransızlar’a sattığı Cami iddiasına kadar araştırmacı yazar Sinan Meydan bu konuda çok kapsamlı çalışmalar yapmıştır.

Sözü direk bu önemli iddiaların yer aldığı yazılara bırakıyoruz.

Menderes Dönemi yıkılan Camilerden sadece birisi 

cami

CAMİ YALANLARINA YANIT VERİYORUM (Tek Parti, Atatürk, İnönü, Menderes ve Camiler) 

MENDERES’İN TARİHİ CAMİ KIYIMI  

Vahdettin hangi camileri yıktı hangi camileri sattı 

 

Sinan Meydan’ın Vahdettin ve Menderes Dönemlerine ait Belegeleriyle Anlattığı Cami Satışları ve Cami Yıkma Hikayeleri

 

” Cami yıktı ” propagandası ile yıllarca muhafazakar kesimi narkozlayan AKP, iktidarında hem AVM için Cami yıkmış hem de bunun çok normal olduğunu gerekirse yol için cami yıkabileceğini açıkça belirtmiştir.

erdogan_gerekirse_camiyi_bile_yikariz_h16743

 

KARA PROPAGANDA 5 : İNÖNÜ PARALARIN ÜSTÜNDEN ATATÜRK’ÜN RESMİNİ ÇIKARTTI KENDİ RESMİNİ BASTIRDI

İncir çekirdeğini doladurmayacak bir kara propaganda malzemesidir.

29a

İnönü’nün paraların üstüne resmini basması, 16 Mart 1926 tarihinde çıkan ” Elli, yüz, beş yüz ve bin liralık banknot basılır ve on yüzüne reis-i cumhur hazretlerinin resmi bulunur” hükmünün yer aldığı 3322 sayılı kararnameye dayanır. Bu yasa gereğince, 1927 yılında basılan paralara Atatürk resimleri konuldu.

Atatürk öldükten sonra Cumhurbaşkanlığına seçilen İsmet İnönü”nün resimleri bu kararname ile paraların üstüne basıldı.

KARA PROPAGANDA 6 : ATATÜRK ZAMANINDA DEMOKRASİ YOKTU

2000li yıllarda insanoğlunun ulaştığı ” Evrensel Demokrasi ve Değerler” merceğinden 1930lar dünyasına bakıp, bugünün yargılarıyla o günü değerlendirerek böyle bir sonuca varmak olsa olsa bir çeşit cehalettir.

Daha da vahimi, 600 yıl hüküm süren Osmanlı’nın hanedanlık yönetimine büyük bir kutsiyet vererek  özlem  duyan bir grubun böyle bir yargıda bulunması cehalette dibe vurmaktır.

Modern Demokrasi dünya tarihinde çok yeni bir olgudur. Gerçek kurum ve kurumlaşmasını son 200 -250 yıllık bir zaman diliminde yaşamaktadır.

Modern demokrasinin ortaya çıkıp kurumlaşması Sanayi devrimine paralel bir olgudur. Sanayi devrimi ile sınıfların ortaya çıkması, sınıflar arasındaki mücadeleler, feodal kimliklerin kentlere göçle çözülüp yerine bireysel kimliklerin ve aidiyetlerin önem kazanması gibi faktörler bugünkü modern demokrasinin işletim sisteminin en büyük dinamikleri olmuşlardır.

Batı ülkelerinde sanayileşmenin gelişmesi ile ortaya çıkan farklı sınıflar ve kentlerde oluşan sosyal tabakalar çıkar alanlarının farklılaşması ile büyük mücadelelere başvurmuşlardır. Bu mücadeleler sonucu emek ve sosyal haklar, kadının seçme seçilme hakları, toplumsal örgütlenme, parlamentoda temsil gibi Sanayileşme ve kentleşme dönüşümlerine bağlı olarak Batı toplumlarında ortaya çıkmıştır.
Atatürk zamanı daha çok yeni bir devletin yeni baştan inşa edildiği bir dönemdir. Atatürk’ün birincil ayrıcalığı devleti yeniden kurmak idi. Bununla birlikte Atatürk, demokrasinin ileride üzerine yeşereceği temelleri de büyük ozveriyle atmıştır.

O dönemde, gelişmiş Batı ülkeleri de dahil bütün dünyada 10-15 ülkede Parlamento var idi. Dünyanın birçok ülkesi krallıkla yönetiliyordu. Bizdeki Parlamentoyu tek parti olarak eleştirebilirsiniz. Ancak kuruluş dönemi için tek partili parlamento yadırganamayacak bir kazanımdır o dönemde. Nitekim çok partili döneme CHP’nin öncülüğünde bu parlamento üzerinden geçilmiştir.

Atatürk’ün birçok Batı ülkesinden evvel kadınlara verdiği temel haklar gerçekten bütün dünyanın takdir ettiği bir olgudur.

Batı ülkeleri tarihlerine baktığınız zaman Sanayi devrimi döneminde yoğun sınıf savaşları meydana gelmiştir.

O dönem işçiler günde 16 saat haftada 7 gün hiçbir sigorta ve emeklilik garantisi olmadan çalıştırılıyorlardı. Sanayi devrimi ilk ortaya çıktığında Batı’daki işçilerin ortalama yaşam süresi 40li yaşlara kadar düşmüştü.

Bati’da kanlı ve buyuk mucadelelerle kazanılan işçilere günde ortalama 8 saat çalışma iznini, sendikayı, sigortayı, emekliliği hiçbir büyük sınıf savaşına sahne olmadan ülkemizdeki emekçi kesim Cumhuriyet doneminde almıştır.
Bu bile demokrasi adına büyük kazançtır.

Modern Demokrasi modern zamanların yanı Sanayi ve Kent toplumlarının ürünüdür.

Osmanlı zamanında Demokrasi yoktur. Onun öncesinde de yoktur. Eski donemlerde hemen hemen bütün ülkeler kralıklarla, hanedanlıklarla yönetilmekteydi. Çünkü o dönemlerin gerçekleri ve zamanlarının ruhu buydu.

Bu yüzden “ Atatürk zamanında Demokrasi yoktu” diyenlere onların sığlığına düşerek “ Osmanlı zamanında da Demokrasi yoktu “ diye cevap vermiyoruz.

Sanayileşmenin, kentleşmenin üzerine yükselen Modern Demokrasinin inşası için devlet kurucusu olduğu dönemde ülkeyi hem ekonomik olarak sanayileştirmeye uğraşan hem de Modern demokrasinin üzerinde yükseldiği parlamentoyu kuran kadınlar da dahil olmak üzere birçok sosyal gruba haklarını veren Atatürk’e teşekkür ediyoruz.

Demokrasi zamana, ekonomiye ve koşullara göre sürekli kendini yenilemekte ve geliştirmektedir.

Amerika demokrasi temelleri üzerine kurulmuş bir ülkedir.

Thomas Jefferson, meşhur ” Bütün insanlar eşit yaratıldı.” sözünü söylediğinde 300 köleye sahipti.

Yakın zamanlara kadar siyahlara uygulanan ırk ayrımı döneminde ABD “ demokrat “bir ülke olarak kategorilendirilmekteydi.

Buradan varmak istediğim sonuç Demokrasi gelişen bir paradigmadır. Gelişim evrelerini kendi dönemlerinin ruhuyla ve koşullarıyla değerlendirmek gerekir.

Atatürk hem Sanayileşmenin, hem modernleşmenin hem de Demokrasinin temellerini kurmuştur.

Hiçbir ükeye Demokrasi kurulduğu gün gelmemiştir.

 

KILICSIZ

AKP’NİN CHP HAKKINDAKİ BÜYÜK YALANLARINA TOKAT GİBİ CEVAPLAR – 1

– İnönü zamanında ekmek karne ile dağıtıldı, kuyruklar vardı. CHP halkı yokluğa mahkum etti. 

-1970ler’de CHP döneminde, petrol, benzin, şeker, yağ kuyrukları vardı

–  CHP, İSKİ yolsuzluğu ile Belediyeyi zarara uğrattı

– CHP döneminde İstanbul’u çöp götürüyordu… Nurettin Sözen’in Istanbul’a hiçbir hizmeti olmadı…

– Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı, Rahşan Affı ile kurtuldu

AKP’nin yıllardır seçim meydanlarında, özellikle o yılları yaşamayan gençleri kandırmak için hoyratça tahrip ettiği ve algı mühendisliğiyle kitleleri zehirlediği bu Kara Propaganda yalanlarının hepsini sırası ile deşifre edeceğiz.

KARA PROPAGANDA 1 : ” İnönü zamanında ekmek karne ile dağıtıldı, kuyruklar vardı. CHP halkı yokluğa mahkum etti. “

Cumhuriyet dönemi ülke ekonomisi yokluklar üzerine kurulmuştu. Sanayi devrimini ıskalayan, toprakları ve halkları dağılan, nüfusunun verimli iş gücü olabilecek kesiminin çoğunu savaşlarda ve göçlerde kaybeden ülkemiz, kuruluş döneminde içeride binbir güçlük yaşarken aynı zamanda dünya konjonktürü de büyük bir kaos yaşıyordu.

İnönü döneminde, 1. Dünya savaşı’nın vurduğu ekonomik darbelerin üstüne ayrıca dünyayı kasıp kavuran 1929 Bunalımı ve onun üstüne de 2. Dünya savaşı gibi Avrupa’dan Pasifik’e kadar devam eden tarihin en kanlı savaşı gerçekleşmiştir.

O dönem yeni kurulan, Osmanlı’dan ciddi bir ekonomik alt yapı mirası olmayan Türkiye Cumhuriyeti, 2. Dünya savaşının korkunç kamplaşması içerisinde bağımsız kalmaya çalışarak her ihtimale karşı yine de savaşa hazırlanmıştır.

İnönü, hem ülkede üretimi kıt , hem savaş ve kriz yüzünden ithalatı çok zor olan buğday  ve ekmek tüketiminde kotalar koyarak halkı karneye bağlamıştır. Bütün amaç bu kıtlık ve belirsizlik içerisinde hem kaynakları israf etmemek hem de savaş ihtimalinde orduyu besleyecek stok oluşturmaktır.

Sıkı durun..

2. Dünya savaşının o en buhranlı günlerinde halkı ekmek ve yiyecek karnesine bağlayan tek ülke Türkiye değil; aynı zamanda dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi gücü olan İngiltere, öteki Avrupa ülkeleri ve ABD’de aynı politikaları harfiyen uygulamıştır. Hem krizden, hem savaştan dolayı büyük güçlükler ve yokluklar yaşayan Avrupa’da insanlar uzun süre karneyle yiyecek,elbise, petrol almıştır.

O döneme ait belge fotoğraflar paylaşıyoruz.

a

Sadece yiyecek değil, elbise ve ayakabı gibi öteki temel ihtiyaçlarda  karneye bağlanmıştı.

b ———————————————————————————————————–

İnönü döneminde  Avrupa’da yine elinde karne ile saatlerce ekmek ve yiyecek kuyruğunda bekleyen halk

c

2. Dünya Savaşı’nın ve 1929 Global Ekonomik krizinın hüküm sürdüğü o yıllarda sadece dünyanın en güçlü devleti Ingiltere’de değil, hemen hemen bütün Avrupa’da yiyecek, içecek, petrol, ayakkabı gibi bütün temel ihtiyaçlar karne ile dağıtılıyordu.

Öteki ülkelerden Karne Örnekleri d

Sadece Avrupa’dan değil, o dönem büyük bir buhran yaşayan 1929 krizinin anavatanı Amerika’dan da 1940li yıllara ait Yiyecek ve Petrol Karneleri örnekleri

e

Gördüğünüz gibi, o dönem bütün dünya hem Ekonomik krizle derinden sarsılıyor; hem de Avrupa’dan Afrika’ya, Uzak Doğu’ya kadar yayılan 2. Dünya Savaşı ile büyük yıkımlar  yaşıyordu. Türkiye için o dönem en büyük öncelik güvenlik, yani böyle bir süreçten ayakta kalarak çıkmaya çalışmaktı.

İsmet İnönü de, Türkiye’nin katılacağı bir savaş ihtimaline karşı elinden gelen önlemleri alarak zaten kaynakları kıt olan ve ciddi bir üretim ekonomisi olmayan, yeni  devleti felaketlere karşı korumaya çalışıyordu.

O dönem savaşa girmemek Türkiye için büyük bir şans ve lütuf oldu. Büyük savaşlardan büyük yıkımlarla ve acılarla çıkan halkın ve ülkenin yeni bir savaştan galip çıkacak gücü azdı.Ülke hastalıklarla, önceki savaştan kalma yaralarla uğraşıyordu.

Çok tuhaftır, İngiltere’den, Fransa’ya, Almanya’ya, ABD’ye o dönem dünyanın bütün büyük devletleri yiyeceği, giyeceği, petrolü karne ile dağıtmak zorunda kaldığı için ülkelerinde hiçbir zaman yargılanmadılar, eleştirilmediler. O dönemki koşullardan ülkelerini başarı ile çıkartan Avrupalı liderler hiçbir zaman karneyle, yoklukla eleştirilmemiş; ülkelerini o zor şartlardan çıkarttıkları için hep saygı duyulmuşlardır.

Biz de ülkeyi savaşa sokmamayı başaran o dönem ki CHP yönetimi, bugünkü AKP iktidarı tarafından alkışlanmak yerine; hoyratça “ CHP halkı ekmek karnesine bağladı, yokluğa mahkum etti” diyerek eleştirilmekte, kitleler bu söylemlerle hipnozlanmaktadır.

Konuyla ilgili pek bilinmeyen önemli bir notu paylaşmak isterim.

Menderes’in yardımcılığını ve İç İşleri Bakanlığı’nı yapan Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu bir konuşmasında İsmet İnönü’yü 2. Dünya savaşına girmediği için “ İsmet inönü milletimizin erkekliğini öldürdü.” diyerek eleştirmiştir. 2. Dünya Savaşı’nda bütün dünyanın büyük kıtlıklarla ve yıkımlarla yaşadığı o acı dönemde ülkemizi savaşa sokmadan çıkartan o dönemki yönetime şükranlarını sunmak yerine, dünya gerçeklerini halktan saklayıp sadece ” karne dağıttı, yokluk vardı ” diye anlatmak gerçeğe tecavüz etmektir.

Nitekim İnönü’nün kendisine ” Sen bizi ekmeksiz, şekersiz bıraktın.” diyen bir çocuğa verdiği ” Ben sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım.” cevabı dönemi en güzel özetleyen ifadedir. Buna benzer bir ikinci kara propagandayı da konu benzerliği varken ele alalım.

KARA PROPAGANDA 2: 1970ler’de CHP döneminde yine Petrol,Yakıt, Şeker ve Yağ kuyrukları vardı

Bu da hoyratça sadece CHP’ye mal edilen kuyruklu yalanlardan birisidir. Erdoğan’ın meydanlarda yıllardır yuhaladığı 1970ler’deki CHP hükümetlerinin tarihi çok kısadır. MSP ile ( o dönem Erdoğan’da MSPli idi) 20 Ocak 1974’de kurduğu ortak hükümet 17 Kasım 1974’te 10 ay sürerek bitmiştir. 2. Ecevit hükümeti ( Dışarıdan milletvekili desteği ile) 5 Ocak 1978’den 12 Kasım 1979’a kadar sürmüştür.

Bahsettiği petrol, benzin, yağ, şeker gibi maddelerin yokluğu sadece CHP iktidarlarında değil, aynı zamanda Demirel’in 70ler’de kurduğu Milli Cephe hükümetleri zamanında da yaşanmıştır.

Öyle ki, Demirel’in o zamanlarda söylediği ” Benzin vardı da biz mi içtik. “ gibi sözleri ta bugüne kadar halk arasında devam edip gelmiştir.

demirel

1970ler’deki kıtlığın 2 ana nedeni vardır.

1. neden Tarihte “ Yom Kippur “ savaşı olarak bilinen Ekim 1973’de başlayan Arap – İsrail savaşı petrol fiyatlarını 1 yıldan kısa bir sürede 4 kattan daha fazla arttırır. Bu savaş sırasında Petrol Üreten ve İhraç eden Arap ülkeleri İsrail’e destek veren ülkelere petrol satmayacağını ve petrol ihracatını kısacağını açıklar. Bu gelişmelere bağlı olarak Global Borsalarda çöküşler başlar.

1973’te başlayan bu savaşın üzerine Ecevit hükümeti 1974’te Kıbrıs’a askeri harekat düzenler ve bu harekat sebebiyle büyük devletler ülkemize ekonomik ambargo koyar. Hem Arap – İsrail savaşları ile bir anda petrol fiyatlarının fırlaması, gelişmiş ülkelerdeki borsalarda başlayan krizler ve Kıbrıs Harekatı nedeniyle konulan ambargo ülke ekonomisinde çok büyük hasarlara yol açmıştır.

İşin Türkiye’de bilinmeyen yanı, bu süreci sadece Türkiye değil, hem Avrupa hem de Amerika petrol ve temel madde kıtlıklarıyla yaşamıştır.

İşte o döneme ait 1970ler’in dünyasından çok önemli belge niteliğinde fotoğraflar

1.1

Yukarıdaki İngilizce kısımda, Washington’da bulunan bu Petrol istasyonunun 1973-1974’de yaşanan kriz sebebiyle terk edildiğini ve arada dini toplantılar gibi başka amaçlar için kullanıldığı yazılmaktadır.

1.2

Yukarıdaki resim o yıllar Portland, Oreon’da çekilmiş. Sadece randevu ile petrol satışı yapıldığını duyurmakta. 1970ler’deki Petrol krizinin dünyada yarattığı petrol kıtlıklarına dair çok çarpıcı resimlere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Aşağıdaki fotoğrafta ise, yine 1970ler’in o zorlu yıllarında elektrik kesintisi yüzünden devlet dairelerinde mumla çalışmak zorunda kalan İngiliz Memurlar

1.3

Ve 1940lar’da Karne kullanan Avrupa, 1974 kriziyle birlikte tekrar Karne ile petrol dağıtmaya başlıyor

1.4 ———————————————————————————————————————- pikmik copy

Petrol üretim için en stratejik ürünlerin başında gelmektedir. Sadece arabada yakıt olarak değil, birçok ürünün hammadeyken işlenilmesinde de doğrudan ya da dolaylı olarak kullanılır.

ABD ve İngiltere sıradan bir ülke değildir. Dünyanın her yerinden petrol alıp, işleyip yine dünyaya satan ülkelerdir. Görüldüğü gibi 1970ler’deki Petrol krizi onları bile mahvetmiştir. AKP, 1970ler’de bütün dünyanın yaşadığı bu kara tabloyu CHP’ye karşı hoyratça kullanmaktadır.

İnönülü yıllarda, büyük bir basiretle ülkeyi dünyanın en kanlı savaşından ve ekonomik krizinden ayakta kalarak çıkartan CHP, 1974 yılında da, bir yıl önce başlayan savaşa,onun akabinde başlayan krize ve Batı’nın ambargolarına aldırmayarak 1974 Kıbrıs Harekatı’nı düzenleyerek adada soydaşlarımızın can güvenliğini sağlamıştır.

O dönem Ecevit’ini eleştiren Erdoğan ise, kendi iktidarı döneminde Kıbrıs’ı Annan planı dahilinde geri vermek için uğraşmış, Rumlar’ın Annan Planını reddetmesiyle Kıbrıs, elden çıkmaktan kurtulmuştur. Enerji konusunda herkesin bilmesi gereken husus şudur. Türkiye yapısal olarak ithal enerjiye bağımlı bir ülkedir.

AKP’nin iktidara geldiği 2002’de, enerjide dışa bağımlılık yüzde 69 civarındaydı, 2010’da bu oran yüzde 73’u gördü. Türkiye doğalgazda yüzde 98, petrolde ise yüzde 92 oranlarında dışa bağımlı. Bu tablodan çok net anlaşılacak durum şudur. 1970ler’deki gibi bölgemizde yaşanacak bir savaş ya da kaos %80’nin üzerinde yabancı kaynaklara bağımlı ülkemizi anında 1970ler’deki petrol, şeker, un, yağ kuyruklarına geri götürecektir. 1970ler’deki Global krizi CHP’ye yükleyip durmadan eleştiren AKP’nin benzer bir durumun tekrar yaşanabileceği koşullar için ciddi hiçbir alternatifi yoktur.

Somut bir örnek vermek isterim. Bundan birkaç ay önce İran, teknik sorunlar yüzünden Türkiye’ye gaz göndermeyi durdurdu. Anında o hat üzerinden gaz alan yerlerimiz gazsız kalmadı mı?

Çok açık bir örnek daha vereyim. Karnelere ve enerji kıtlıklarına karşı olan AKP’nin daha 2013 Ekim ayında Ankara’da Doğalgazı karneyle dağıttığı ortaya çıkmadı mı?

zzz

Bu önemli haberi buradan okuyabilirsiniz.

Doğalgazı karneye bağlamak gibi uygulamalar ortada büyük bir savaş, kıtlık ya da buhran yokken nasıl oluyor da yıllarca karşı propagandasını yapan ve bu konuda çok hassas olan AKP iktidarı döneminde olabiliyor?

KARA PROPAGANDA 3 : CHP ve  İSKİ Yolsuzluğu 

AKPliler’in yıllardır takıntı bir şekilde durmadan vurguladığı İSKİ Olayında, aslında AKP’ye verilen çok büyük bir ahlak dersi vardir.

Herşeyden önce İSKİ Olayı CHP değil, SHP döneminde ortaya çıkmıştır. Ancak siyasi bir miras olarak faturası hep CHP’ye kesilmiştir. Bunu normal görelim. O dönem CHPliler, SHP’de siyaset yapıyordu.

Ama burada normal olmayan bir durum var. AKP, yeni kurulan bir parti olarak geçmişte hiçbir partinin enkazını sahiplenmiyor. O partilerin yolsuzluklarıyla kendini ilintilendirmiyor. Ama çok ilginçtir siyasi mirasına gelince kendisini bir ANAP, DP gibi görüp Özal’ın ve Menderes’in siyasi mirasını misyonu yaptığını söylüyor.

Sağ partiler hileli iflas edip tabela değiştiren şirketler gibi. Geçmişin mirasını alıyorlar ama sorumluluğunu kabul etmiyorlar.Her 10 yılda bir yeniden kurulduları için Parti geçmişleri yok gibi görünüp, ta 1930lar’ın CHP’sini acımazsızca eleştirebiliyorlar.

Gelelim İSKİ dönemine… AKPliler’in büyük çoğunluğu o dönem ANAP’ta siyaset yapıyordu ve Özal’a destek verdiler. Bunu gururla söylerler hep. ANAP’ın İSKİ’yi defalarca katlayacak “ Hayali İhracat “ vurgunlarına ve Özallar’ın Prenslerinin, Papatyalarının yolsuzluklarına niye sahip çıkmıyorlar?

Özal’ın yaptığı köprüyle övünüp, hayali ihracat dosyası ile yüzü kızarmamak nasıl bir ahlak?

İSKİ büyük bir yolsuzluktur. Asla inkar edilemez.

İSKİ olayı ortaya çıkınca ilk hareket eden Sözen’dir. İçişleri Bakanlığı’nı telefonla arayıp en iyi müffettişlerini görevlendirerek olayı detaylarına kadar soruşturmasını istemiştir.

SHP bu olayın ortaya çıkması üzerine AKPliler’in Deniz Feneri’nden beri her yolsuzlukta ortaya attığı “ Şu güç Komplo kurdu, bu güç operasyon yapıyor..” gibi senaryolara sarılmamıştır.

Daha sonra İSKİ davası sorumluları AKPliler’in o dönem “ CHPlilerin elinde” olduğunu söyledikleri mahkemelere çıkartılarak yargılanmış suçlular hapis cezaları almış, paralar hazineye iade edilmiştir.

Dönemin İSKİ müdürü Ergun Göknel bugün zor koşullarda eski bir eşinden kalan emekli maaşı ile yaşamaktadır.

Soruyoruz…

AKP’nin ta İstanbul Belediyesi’ndeki büyük yolsuzluklarından, Deniz Fenerinden ve son zamanlarda insanların midesini bulandıran milyarlarca dolarlık organize vurgunlarından kim yargılandı?

Evet, SHP döneminde İSKİ Olayı oldu.

Sorumluları  mahkemelerde yargılandı cezalandırıldı. Kimse lobi operasyonu gibi senaryo yazmadı. Sözen örnek bir davranışla olayın incelenmesi için İçişileri bakanı’ndan en iyi müffettişleri talep etti.

CHPliler’in gösterdiği bu samimi ve medeni davranışı niçin gece gündüz CHP’ye İSKİ yüzünden saldırıp, İSKİ’nin yanında milyon kat daha büyük kendi yolsuzluklarına gelince yüzlerce senaryo yazan AKPliler gösteremiyor? CHP’nin İSKİ Davasındaki tutumu AKP’ye büyük bir olgunluk ve ahlak dersidir. 

Aynı davranışı haklarında korkunç kasetler çıkan AKPliler’den de bekliyoruz.

Size bir öneri.

Komplo ya da oyun gibi bir korkunuz varsa mahkemeleri dağıtmak yerine, TV’lerde Canlı yayınlayın. Herkesin iddiası ve delili ortaya dökülsün. O mahkemelerdeki her türlü iddiayı ve delili gören halkın vicdanında oluşacak karar gerçek karardır.

Sandıkta da ancak böyle aklanırsınız.

KARA PROPAGANDA 4 : CHP döneminde İstanbul’u çöp götürüyordu… Nurettin Sözen’in Istanbul’a hiçbir hizmeti olmadı…

SHP’nin Belediye yönetiminde bir dönem işçi grevi yüzünden İstanbul’da çöpler toplanmadı. AKP bunu genelleştirerek SHP dönemi hiç  çöp toplanmadı gibi bir algı yarattı. SHP döneminde asla taşeron işçi kullanılmamış, belediye işçilerine sendika, grev, toplu sözleşme gibi sosyal haklar sonuna kadar verilmişti.

Nurettin Sözen, “ Önce İnsan “ diyerek o dönem işçiler ile toplu sözleşmeler için görüşmeler yapmış, ancak bazı aksilikler çıkmıştı. Görüşmeler sırasında yaşanan tıkanıklık belediyenin çöp toplama hizmetlerini engelledi ve kentte çöp sorunu başlattı.

Evet kabul ediyorum, kent sağlığı ile ilgili bir sorundu. Sözen’in işçilerle toplu sözleşme görüşmelerini onların özlük haklarına saygı duyarak müzakerelerle gerçekleştirmeye çalışması sırasında çıkan anlaşmazlıklar bir anda İstanbul’u bu sorunla karşı karşıya getirdi.

Müzakereler sonucunda Belediye işçileri belki de İstanbul belediyesinin tarihinin en rekor zamlarından birisini aldılar. Sözen işçilere enflasyon oranının üstünde ektradan %10 refah zammı vermişti.

Daha sonra belediye yönetimini alan Tayyip Erdoğan ve sonrasındaki AKP ekibi, belediye işçilerini tutmak ve onların sosyal haklarını korumak yerine taşeronlaştırmayı hızla arttırarak, belediyelerde hiçbir sosyal ve özlük hakları olmayan taşeron işçi sistemine geçtiler.

Sözen, İşçi ve Emekçi haklarına saygının kurbanı olmuştu.

Sözen topu topu 4 yıl başkanlık yaptı. AKP 20 yıldır İstanbul’u ve 12 yıldır devleti yönetiyor; bütün kamu kaynakları sonuna kadar elinde ve durmadan kendisini 4 YILLIK Sözen dönemi ile kıyaslıyor. Bu baştan sona vicdansızlık ve akıl tutulmasıdır.

CHP döneminde şu yoktu, bu yoktu diyen AKPliler’e soruyorum. CHP’den önce çok sevdiğiniz Dalan ve öteki Sağ partiler vardı onların döneminde bütün bunlar vardı da Sözen mi yok etti?

Niçin şu yoktu bu yoktu diye durmadan vurguladığınız eksiklikleri Sözen öncesi desteklediğiniz ANAP yönetiminden de aynı şekilde sormuyorsunuz?

Sözen’in en büyük talihsizliği, yönetimi boyunca Türkiye’nin en kurak yıllarından birisini geçirmesidir. Daha önceki yönetim zamanında ciddi hiçbir yenilenme yapılmayan su taşıma sistemlerine ve alt yapısına Sözen büyük kaynak aktarmak zorunda kalmıştır. İstanbul’un susuzluğunu 20 yıldır dilinden düşürmeyen AKP yönetiminin sadece bu kışın kurak geçmesiyle durumlarını daha birkaç ay önce gördük. İstanbul’un hem de kışın 29 gün gibi bir su stoğu kaldığı basına yansımıştı.

Her dönem kötü adam gösterilip linç edilen Sözen, AKP’nin gururla sunduğu birçok projeyi başlatan adamdır.

İstanbul’da Metro’yu ilk düşünen ve başlatan adam Sözen’dir.

Taksim- Şişli- Yeni Levent arasındaki 14 km’lik Metro’nun bizzat 10 km’si Sözen tarafından yapılmıştır.

İstanbul’un su sorununu çözmek için Istıranca’dan su getirecek regülatörler ilk Sözen zamanında yapıldı. Melen projesini o ihale etti.

Erdoğan’ın ” Ecdad Abdülhamit’in rüyasını gerçekleştirdim ” dediği Marmaray’ı bizzat Sozen hazirlayip ihale aşamasına getirdi.

İlk çift katlı otobüsler ve özürlüler için otobüs bu dönemde alındı. İlk biyolojik arıtma tesisleri İstanbul’da bu dönemde kuruldu.

İstanbul’un eskiyen Kanalizasyon, Su gibi alt yapılarına büyük yatırımlar yapıldı.

İstanbul’a ilk Doğalgaz’ın 1992 yılında Kadıköy’de Sözen tarafından verildiğini biliyor musunuz?

” İstanbul aşığıyım “ diye geçinen Tayyip Erdoğan, İstanbul’un silüetini bozan binalar için bir çocuk gibi “ küstüm “ açıklaması yapmıştı.

Benzer bir olay Sözen zamanında yaşandı. Sözen kamuoyunda çok tartışılmasına rağmen İstanbul’un silüetini bozuyor diyerek Park otelin ekstra 20 katını hiç düşünmeden yıkmıştı. Bu olay bile Sözen’in kamuoyunda nasıl hakkının yenildiğini göstermektedir.

x

KARA PROPAGANDA 5 : Kılıçdaroğlu SSK’yı batırdı, Rahşan Affı ile kurtuldu

Bu da AKPliler tarafından dilden düşmeyen kara bir propagandadır.

Herşeyden önce şunu belirtmek gerekir. SSK, bakkal dükkanı ya da holding değildir. Kar değil, hizmet anlayışına dayanır. Birçok ülkede SSK’lar zarar eder ve finansmanı kamu bütçesinden sağlanır.

AKP zihniyetinin mantığıyla olayı ele alalım ve kar etmesi gerektiğini düşünelim. SSK’nın genel politikalarını müdürü değil, iktidar belirler. Eğer ortada zarar ya da bir başarısızlık varsa iktidar partilerinin politikalarını uygulayan bürokrat yöneticiler değil, iktidar partisi bizzat sorumludur.

Kılıçdaroğlu 1992 -99 SSK Müdürlüğü döneminde çoğunlukla AKPliler’in o dönem oy kulandığı ANAP, DYP gibi partilerle çalışmıştır.

Eğer bir zarar hesabı sorulacaksa AKPliler’in o dönemlerde aktif destekledikleri bu partilerinden sorulmalıdır. SSK’nın o dönemdeki zararlarında en etkin faktör Özal tarafından çıkartılan erken emeklilik ve 1990li yıllarda Merkez Sağ partilerin popülist politikalarıdır.

Gelelim AKP yönetimindeki SGK’ya..

“2014 yılında sosyal güvenlik kuruluşlarının toplam gelirleri 174,4 milyar lira, toplam giderleri 196 milyar lira ve gelir-gider açığın ise 21,6 milyar lira olacak. GSYH’ye oran olarak da gelirleri yüzde 10,15, giderleri yüzde 11,40 ve açığı yüzde 1,26 olarak gerçekleşecek.

Yani SĞK’nın 2014 yılı bütçesindeki zararı 21, 4 milyar TL oldu. Bu da Başbakan Erdoğan’ın SGK performansı.

Başka söze gerek var mı? “

AKP’nin SSK propagandasının bir başka zehirli yüzü “ Rahşan Affı ile Kurtuldu “ Yalanı O dönem SSK’yı dolandırmak suçundan açılan bir soruşturma dosyasında Kılıçdaroğlu da vardı. Ancak yargılanan ya da sanık olarak değil, kendisinden bilgi alınan “ ifade sahibi “ olarak yer alıyordu. Dosya daha sonra Rahşan Affı ile kapandı.

Yolsuzluğun ya da Rahşan Affı’nın Kılıçdaroğlu ile bir ilgisi yoktur.

Huzurlarınızda Rahşan Affı’nın Gerçek Yararlananı

rahsan

Tayyip Erdogan’ın tam 3 büyük Yolsuzluk Dosyası Rahşan Affı ile kapatılmıştır.

Lütfen detaylar için Tıklayınız

Akbil, İSKİ ve İGDAŞ gibi “Ağır Ceza Mahkemesi”nde görülen davalar ise hala Erdoğan’ın dokunulmazlığının kalkmasını bekliyor.

Gördüğünüz gibi AKP’nin kara propaganda yoluyla durmadan tekrarlayıp, şehir efsanesine çevirdiği yalanların hiçbir karşılığı yoktur.

Medyayı Alo Fatih’lerle kuşatan ve açtığı bir pastaneyi bile haber yaptıran Erdoğan bu kara yalanlarına verilen cevapları sansür ettirmekte ve özellikle o dönemleri yaşamayan, yeni yetişen gençleri yalanlarıyla zehirleyip uyuşturmaktadır.

@KILICSIZ

 2. Bölüm icin TIKLAYINIZ 

Okuma Önerisi : CHP ve SOL için hiç denenmemiş Örgütlenme Modeli